‘Devletin muhalefet partisi’ CHP’ye ilişkin ne söylense boş.
Geçen hafta yeni yılın ilk yazısında, CHP’nin bir devlet partisi olarak, iktidarın gayrı meşru ve gayri hukuki, hatta gayri insanı uygulamaları için bir meşruiyet mercii olduğunu yazdık.
Ve “Binali Yıldırım’ın adaylığını Anayasa ihlali ilan eden CHP şimdiden gayri meşru sayılacak yerel seçimi kabul mü edecek? Yoksa, sadece söyleyip geçecek mi?” dedik.
Sorunun cevabını biz zaten biliyorduk, ama kamuoyu da öğrenmek için çok beklemedi.
Önce Meclis Başkanı Yıldırım’ın muhalefetle dalga geçen açıklamalarını duyduk. “Herkes istifa etsin ben de edeyim” dedi. Arkasından daha matrak bir şey söyledi:
“İstanbul belediye başkanlığı seçimi siyasi bir faaliyet değildir” buyurdu!
Peki meseleyi hafife alıp konuyu sulandırma yöntemine karşılık bizim devlet muhalefeti ne yaptı?
Birkaç gün sonra partisinin MYK üyelerine açıklama yapan Kılıçdaroğlu’nun, Yıldırım'ın adaylığının doğru olmadığını belirtmekle birlikte, "Anayasaya aykırı olduğu doğru ama seçimi bunun üzerinden götürecek değiliz" dediği öğrenildi.
Bu lafı biz çok iyi biliyoruz. Kılıçdaroğlu milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılmasına ilişkin anayasa değişikliğine oy verirken de aynı şeyleri söylemişti.
Bu lafın sürekli tekrarlanması, Kılıçdaroğlu’nun bir görev adamı olduğu gerçeğini ortaya çıkarıyor.
Genel başkan bunu derken İstanbul adayı farklı şey söyler mi?
O da Cumhurbaşkanı’nı ziyaret ettikten sonra AKP’nin İstanbul adayı Meclis Başkanı Binali Yıldırım’ın istifa etmesi gerekip gerekmediğine ilişkin soruya şu yanıtı verdi:
“Sayın Meclis başkanımızın takdiri, onu bilemem.”
Ya son günlerde sert eleştirilerle öne çıkan Grup Başkan Vekili Özgür Özel ne diyor?
"Binali Yıldırım'ın istifa etmemesi siyasi tarihimizde büyük bir kara leke ama İstanbul seçimini buna mahkum edip birilerinin de oyununa gelmemek lazım"
Birkaç gün önce esip gürleyen ve bu kararın gayrimeşru olduğunu ilan eden sanki kendisi değilmiş gibi…
CHP YEREL SEÇİMDE DE ADETA İKTİDARA ÇALIŞIYOR
Muhafazakar, milliyetçi bir söylemle AKP ve MHP seçmenine yönelerek seçim kazanma taktiği uygulayacağı anlaşılan CHP yönetimi kendi tabanından da tepki görüyor.
Son günlerde medyaya yansıyan birkaç örneğe bakarak durumun ne olduğunu anlamak mümkün.
İlk haber solun güçlü olduğu Hopa’dan:
CHP yönetimi önceden sol parti ve örgütlerle varılan mutabakata rağmen Hopa'da yapılan anketlerde dördüncü sırada çıkan Taner Ekmekçi’yi aday olarak göstererek ortak sol aday ve ön seçim taleplerine de kapıyı kapattı.
Sol, 2014 yerel seçimlerinde Hopa'da bölündüğü için AKP, 23 oy farkla belediye başkanlığını kazanmıştı.
İkinci örnek Gaziantep’ten:
Gaziantep’i yapılan ittifak gereğince İYİ Parti’ye bırakan CHP yönetimi, bu karara karşı çıkıp HDP ile güçbirliği yapmak isteyen il başkanını görevden aldı. İl başkanı, eski belediye başkanı Celal Doğan’ın HDP ile ortak aday gösterilmesini istediklerini ama bu konuda genel merkezi ikna edemediklerini açıkladı.
Ortada, önceki seçim sonuçlarına yansıyan bir gerçeklik söz konusu. Çünkü CHP ile İYİ Parti’nin oyu seçim kazanmaya yetmiyor. Mutlaka HDP’nin oyu da gerekiyor. Bunun için doğru olan HDP seçmeninin oy vereceği bir aday çıkartmak değil mi?
İl başkanının Celal Doğan önerisine genel merkezin verdiği cevap bilinen bir gerçeği yansıtıyor:
“HDP ile işbirliği ya da birlikte aday gösterme vb. kırmızı çizgimizdir.”
Son örnek çok daha çarpıcı:
CHP yönetiminin bir zamanlar Erdoğan’nın içişleri bakanı olan İdris Naim Şahin’i Ordu’dan İYİ Parti ile ortak aday göstereceğine ilişkin haberler bu konudaki saçmalıkların üzerine adeta ‘tüy dikti’
CHP Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun kalktı, aday olacağı konuşulan İdris Naim Şahin'i övdü. Şahin'in değerli bir siyasetçi olduğunu söyleyen Torun, "Gerek bakanlığı esnasında gerekse sonrasında hiçbir zaman halktan kopmadı" dedi.
Valla bravo! Sola, HDP’ye kırmızı çizgi, Prof. Büşra Ersanlı'nın KCK davasından tutuklanmasının ardından, daha önce haklarında çeşitli suçlardan dava açılan akrabalarını hatırlatan ve Ersanlı'nın tutuklanması ile akrabaları hakkındaki iddialar arasında bağ kuran bir devlet polisine adaylık!
Şahin’in bir sürü marifeti ve söylemlerinin yanısıra, sanatçıların, yazarların PKK'ya destek verdiklerini ima ettiği açıklamasını da unutmadık
Aday olur, olmaz (Bazı CHP yöneticileri yok böyle bir şey diyor!) bu ayrı bir konu.
Önemli olan CHP’nin bir genel başkan yardımcısının böyle bir kişiye övgüler düzmesi.
CHP KİMLERDEN NE GİBİ TELKİNLER ALIYOR?
Bunlar tabii tesadüf olamaz. Artık kimlere ‘devlet’ diyorlarsa, kimlerden ne gibi telkinler alıyorlarsa, o odakların belirlediği bir yolu izledikleri, ona tabi oldukları anlamı taşıyor.
Ortada, değerli bir anayasa uzmanının (Murat Sevinç, Anayasa’nın ‘yok sayılmasını’ görmezden gelsek ne olur? Elinizin körü olur! 11 Ocak 2019, Diken) da belirttiği gibi bir anayasa ihlali falan değil, açıkça anayasanın yok sayılması fiili vardır. Bu da öyle eleştiri ile kınama ile geçiştirilecek bir şey olmasa gerek.
Bunları sadece biz yazmıyoruz kuşkusuz. Durumun vahametini gören aklı başında herkesin tespiti böyle.
Tabii CHP ile değil bizim meselemiz.
İsteyen CHP’ye üye olur, isteyen oy verir. Bizi ilgilendirmez.
Hatta isteyen, başarısızlığının ötesinde, artık bir ‘Proje’ olduğu konusunda kimsenin neredeyse kuşkusunun kalmadığı Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nu, 31 Mart yenilgisinden sonra da genel başkanlığa seçer.
Bu da bizi ilgilendirmez. Hatta ömür boyu genel başkanlığa dahi getirebilirler. Umurumuzda olmaz.
Bizi ilgilendiren, CHP’nin ülkede giderek yerleşmekte olan faşizme sürekli meşruiyet sağlayan, pasiflikten öte kasıtlı politikalarının ülke muhalefet hareketine takoz olması gerçeğidir.
CHP, giderek küçülmekte olan yüzde 20-25’lik bir oy desteği ile yüzde 60’lık bir muhalefet potansiyelinin önüne geçerek AKP-Devlet iktidarına destek olmaya, kan vermeye devam ediyor.
Tabii bazı tepkiler veriliyor. Bunu yapmasalar artık o oyu da alamayacaklar. Ama bir iki cılız, lafta kalan tepkiden sonra her şey unutuluyor.
CHP’yi yönetenlerin derdi, AKP’nin ve MHP’nin sağcı, muhafazakar ve milliyetçi seçmenini rahatsız etmeyecek sorumlu, ılımlı ve devletçi politikalarla durumu idare etmek. Böylece AKP’den hatta MHP’den oy alabileceklerini ciddi ciddi zannediyorlar!
Aslında amaç, öncelikle eldeki belediyeleri muhafaza edebilmek, parti içi iktidarı koruyabilmek.
Bazılarımız CHP’nin bu iktidar anlayışını bir türlü akıl erdiremiyor.
Zannediyorlar ki ana muhalefet partisi için önemli olan ülke iktidarıdır. Ama yanılıyorlar. CHP için önemli olan küçük iktidar alanlarıdır. Bazı belediyeler, meclis üyelikleri, parti hiyerarşisi onlara yetiyor.
Ellerindeki bu iktidardan da olmamak, günü geldiğinde(!) tekrar iktidar olma şansını korumak için devletin sadık muhalefet partisi rolünü iyi oynamak zorundalar. Bu nedenle AKP-Devlet Koalisyonu’nu Anayasa’ya aykırı olsa da destekliyorlar.
Her şeye rağmen 2014 seçim sonuçlarına göre 6’sı büyük şehir olmak üzere 9 il, 117 ilçe ve 62 belde belediyesinde iktidar olmak az bir şey değil.
Bunlar çok önemli rant ve güç (Nasıl bir güçse!) kaynakları.
Bu nedenlerle CHP seçimlere üç ay kala, başta anayasa ihlalleri olmak üzere, birer ikişer ortaya dökülen seçim sahtekarlıklarına, yolsuzluklara karşı gayet uysal, her zamanki sıradan tepkilerini veriyor.
Yüksek Seçim Kurulu’na itiraz ederiz, Anayasa Mahkemesi’ne itiraz ederiz deyip geçiştiriyorlar.
Yaptıkları itirazlar YSK tarafından, AYM tarafından reddedilince ne yapacaklar?
O zaman gayrimeşru dedikleri, anayasaya aykırı dedikleri bu seçimi kabul ederek seçimin meşruluğunu onaylamış olmayacaklar mı?
Bazı arkadaşlar 2 Ocak tarihli yazıdan sonra bana, “CHP’ye biraz haksızlık etmiyor musun?” diye sitem etmişlerdi.
Burada söz ettiklerim, o yazıdan sonra olup bitenlerin bazıları.
CHP’ye haksızlık ediyoruz öyle mi?
Source:
link: Koray Düzgören, CHP’ye haksızlık ediyoruz öyle mi?, 13 Ocak 2019, https://enternasyonalizm.org/node/246
Suriyeli Göçmenlere Yönelik Irkçılık Artıyor
“Beyin Göçü” Gerçeği ve “Varlık Göçü” İddiası