Önümüzdeki seçimlere olağanüstü baskılar altında gidiliyor. Buna karşılık “boykot” koşulları oluşmadı. Şimdi bu seçimlere hemen her düzeyde asılmak gerekiyor. Çünkü çok uzun zamandır ilk kez muhalefetin, İnce gibi mücadeleci, kapsayıcı olmaya niyetli, demokratik eğilimleri güçlü, dolayısıyla “yapışkan statükonun” dışına taşabilen bir adayı var.
“Tamam” da, siyasal İslamın liderlik kadrosuna, yazarlarına bakınca gerçeklikle bağları çok tehlikeli biçimde kopmuş bir küme görüyoruz: Adeta seçimlere değil kıyamete hazırlanıyorlar. Muhalefet cephesinde de, “stratejik cahillik” eğilimi yine nüksetti.
‘Biz gidersek...’
AKP liderliği bir ‘devrilme’ korkusu yaşıyor, “biz gidersek Türkiye batar” diyor. Kapitalist ekonominin, döviz, enflasyon, faiz, dış ticaret gibi değişkenlerin arasındaki ilişkiyi yok saydıktan, piyasa ekonomisini adeta ahbap-çavuş ilişkileriyle işleyen komuta ekonomisine çevirdikten, kapitalizmin kutsalı “mülkiyet güvencesini” ortadan kaldırdıktan sonra, “kur üzerinden yapılan bir saldırıdan” söz ediyor. Paranoyak akıl, bunların bir saldırı değil, ülkenin mali sorumluluklarını yerine getireceğine ilişkin güvenin kaybolmasıyla ilgili olduğunu kavrayamıyor.
Siyasal İslamın önde gelen yazarları, kendi fantezi dünyalarında, gasp etmeyi, yalan söylemeyi, günah işlemeyi, suç işlemeyi, zarurete bağlayarak caiz kılacak dini yorumlar üretmeye çalışıyorlar. Kısacası: Seküler yasaların yerine, ‘Kitabı’ şöyle veya böyle yorumlayanların, ‘zaruret gereği’ koyacağı, kolaylıkla değiştireceği buyruklara tabii kılmanın, keyfi yönetimin zeminini hazırlıyorlar.
Bu yazarlardan bazıları Nazileri anımsatan bir “Bin yıllık iktidar” söylemiyle, okurlarını, 24 Haziran’ın ülkeyi yıkmak isteyenlerle, bin yıllık yükselişin mimarları arasında bir hesaplaşma günü olduğuna inandırmak istiyorlar..
Bu paranoya “Türkiye seçim kararı aldı, her şey durdu. Coğrafya sustu... dünya sustu. ABD-Çin-Doğu Asya, Baltıklar’daki gelişmeler adeta dondu. ABD ve Avrupa politikaları durdu, müthiş bir sessizlik dünyayı kapladı” gibi şizofren halüsinasyonlara yol açıyor. Normalde, kendilerine veya başkalarına zarar vermemeleri için bir klinikte gözetim altına alınması gerekecek tipler, gazete köşelerinde Siyasal İslamın tabanını seçimlere hazırlıyor.
Stratejik cahillik
Muhalefet tarafında kimi yazarlar, ya iktidarın yayınlarını, entelektüellerinin argümanlarını bilerek izlemiyor ya da “zevzeklik” deyip geçmeyi tercih ediyor. Bazı şeyler olurken, kasıtlı olarak bilmemeyi, “stratejik cahilliği” seçmek, Nürnberg mahkemelerindeki kimi ifadelerin gösterdiği gibi trajik sonuçlara yol açıyor.
Dün, Siyasal İslam yükselirken, “Ben değişmedim”, “ılımlısı olmaz” diyenlerin sözlerini, duymayarak, onların değiştiklerini iddia edenler, Fethullah’ın devleti ele geçirme planlarına ilişkin kayıtları, gittikçe artmakta olan “mahalle baskısını” görmemeyi seçenler, bugünkü duruma geliş sürecine katkıda bulundular.
Bugün seçimlere gidiş koşullarını, Siyasal İslamın seçimlere hazırlanma psikolojisini ve harekete geçirdiği söylemleri önemsizleştirenler benzer bir risk alıyorlar. Seçimleri kaybetmeyi, “ülke batar”, bin yıllık bilmem ne, olarak gören aklın karşısında “Kesin olumsuz yargılara şimdiden varmayalım” (adeta bu aklın neler yapabileceğini daha şimdiden tartışmayalım) yoksa “iktidardakinin saldığı korkuyu içselleştirirsiniz” diyenler de...
Eğer muhalefet seçimleri kazanacağına inanıyorsa, iktidardaki hareketin doğası hakkında bir fikri varsa, “o zaman ne olacak” sorusunun cevabını bugünden düşünmek, gereken hazırlıkları yapmak zorundadır. Bu bir korkuyu içselleştirmek değil, özgüven ve sağduyu göstergesidir.
Dün, tehlikenin farkında değildiniz; gözünüzün önündekini, görmemeyi seçerek, demokratikleştirme bekliyordunuz. Şimdi yine tehlikenin fakında değilsiniz, “stratejik cahilliğe” sığınıp olağanüstü bir seçimlerin ertesi günü, her şeyin sıradan olmasını bekliyorsunuz. 7 Haziran seçimlerini izleyen dönemden de mi bir şey öğrenmediniz?
Source:
link: Ergin Yıldızoğlu, ‘Tamam’ da tehlikenin farkında mısınız?, 10 Mayıs 2018, https://enternasyonalizm.org/node/169
T A M A M da B ve C Planı da olmalı
Burjuva toplumunun afyonu: Büyüme